Tek İhtimal Zafer!
Bu üst başlık ile bir yazı serisi başlatmıştık.
Yazı serimizde ülkemiz ve tarihimizin milli davalarını, dönüm noktalarını siz değerli okuyucularımıza aktarıyorduk.
Şimdiye kadar Y4+1 formülü ile kısaca 5 yazı yazdık.
Y4 olanlar: Kıbrıs, Karabağ, Mavi Vatan ve Adalar Denizi ( Ege ) ile ilgili idi.
Bu koalisyonun Almanya’sı olan yazımız ( BM Güvenlik Konseyi Espirisi Yapıyorum ) ise “Sevr’den Seville’e: Helenik Hezeyan” başlığı ile adeta geçmişten geleceğe bir köprü kurdu.
Şimdi yeni bir konumuz var.
Bu yazımızda yine çok özel ve bir o kadar da “enerjik” bir konudan bahsedeceğim.
Enerjik derken sahiden enerjik. Tabanı telli pullu, üstü masmavi, altı ise hidrokarbon yatakları ile bezenmiş coğrafya. Yani, Akdeniz. Özellikle de doğusu.
Şimdi gelin, dilerseniz biraz Doğu Akdeniz üzerine konuşalım.
Bu ifade askeri harekatlarda kullanılsa da gücün, enerjinin toplanıp vuruşacağı yer diyebiliriz kabaca.
Öyle ki, kimisine göre başlamış kimine göre ise başlamak üzere olan 3. Dünya Savaşı bile buradan çıktı veya çıkacak.
Peki nedir Doğu Akdeniz’i bu kadar mühim kılan?
Çok kısaca ve kabaca değinmek gerekirse denizin altında çok zengin Hidrokarbon rezervleri var. Doğalgaz var. Petrol var. Bu ikisinin karışımı Gaz Hidrat var. Var da var…
Değeri trilyonlarca dolar, ederi yıllarca enerji demek.
Türkiye’nin 572 yıllık doğalgazı veya Avrupa Birliğine tamamen 30 yıl yetecek bir gaz bu mesela.
Her karışı altın değerinde bir coğrafya hasılı.
Yeri gelmişken bir hatırlatma daha yapayım. Kutsal ortadoğu coğrafyası(!), üstünde savaşlar ve bombaları patlatırken altta da bir yandan petrollerini eritiyor. Yani tükeniyor garibim.
Tam da bu esnada Doğu Akdeniz “yettim gari” dercesine rezervlerini keşfettirdi nihayet. Yani demem o ki, Ortadoğu’dan karışıklık bayrağını devralmaya hazır bir coğrafya oluşmaya başladı burada.
Şimdi, çevre ülkelerin her biri ayrı bir yazı konusu aslında. Biz Türkiye ve özellikle bizi ilgilendiren kısmına bakalım.
İlk olarak sahayı topoğrafik haritalarla göstermeye gerek görmüyorum şahsen. Nitekim ayrıntılarda boğulup esası kaçırıyoruz bence. Çok kabaca bize ait Münhasır Ekonomik Bölge haritasını baya göz kararı ile gerçeğe yakın bir şekilde çizip zaten yazıya kapak yapmıştım. Dilerseniz tekrar bakabilirsiniz tam şu an.
…
Baktıysanız devam edelim. 🙂
Bu Münhasır Ekonomik Bölge yani kısaca MEB ifadesi 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi falan filanla kıyıdan 200 mile kadar kısmı hukuken kapsıyor ve diyorlar ki buranın altı da tabanı da dibi de senin. Üstü mü? Orası 12 mile kadar senin gerisi serbest geçiş için herkese açık.
Şimdi yukarıda neden falan filan dedim derseniz, bu hukuk bir tek bize gelince işliyor veya işletilmeye çalışıyor gibi geliyor bana.
Çünkü bizi bağlayan esaslar başkaları tarafından suiistimal ediliyor bugünlerde.
Mesela Yunanistan!
Ama bugünlerde bazı yanlışlarda ısrar ediyorlar.
İlkine bakalım.
Bu kırmızı nokta Yunanistan’a ait Meis adasının neredeyse 3 katı büyüklükte. Evet, bu kırmızı nokta…
Diyorlar ki Doğu Akdeniz’de bu kırmızı noktanın üçte biri kadar olan Meis yukarıda kabaca gösterdiğim taralı alanda MEB sahibi!
Koskoca Anadolu yarımadasını Antalya Körfezine hapsediyorlar kendilerince!
Gelelim ikincisine.
Bakınız, Kıbrıs’ın Kuzeyi KKTC. Yani biziz. Türkler. Güneyi ise GKRY. Yani rumlar.
Kendilerince Kuzeyi ve bizi yok sayıp koca adaya şu taralı alanları MEB yapıyorlar.
Çok daha ilginci ise Yunanistan Meis üzerinden sözde kendi MEB’ini GKRY’nin sözde MEB’i ile birleştiriyor.
Ortaya coğrafyadan, tarihten, siyaset ve politikadan yoksun ucube bir paçavra harita ve paylaşım saçmalığı çıkıyor.
Şunu durup bir düşünelim. Bu cesaret nereden geliyor Yunanistan’a diye?
- Bizler, Türkiye olarak tarihte Akdeniz’i bir Türk Gölü yaptığımızı unutmadık!
- Bizler tarihten beri ne hukukumuzu başkalarına çiğnettik ne de hakkımız olanı bir başkasına devrettik.
- Bizler Misakı Mavi Vatan olan bir toplum olarak bugün de yarın da hakkımızı sonuna kadar savunacağız ve Doğu Akdeniz’de hakkımız olanı alacağız.
Nereden mi biliyorum?
Yukarı gösterdiğim paçavralar tarihte yırtıp attığımız Sevr Haritasının bugünkü versiyonu ve sözde “Seville Haritasının” parçaları.
Bu haritayı bilmek de bozmak da ve dahi yenisini çizmek de yine bize düşüyor.
Sözün özü, teknik haritaları bir kenara koymalı ve durup düşünmeliyiz. Dünya’nın bu yeni sıklet merkezi tam da dibimizde duruyor. Patlamaya hazır bir bomba!
Öyle ki biz patlatmak istemesek de bunu tetiklemek isteyenler hep olacaktır.
Öyleyse akıl, bilim ekseninde geleceğe emin ve kararlı adımlarla yürümemiz ve teyakkuzu elden bırakmamamız gerekiyor.
Hasılı, tarihini bilen fertler olalım ve büyük resmi görmeye çalışalım.
Sahi, Yunan bir komutan Alman komandoları bir ticaret gemimize indirdi geçenlerde. Duydunuz mu?
Peki, Yunanistan hava kuvvetlerini yepyeni ve son teknoloji uçaklar ile takviye edecek. Biliyor musunuz?
Hmm, bilmeyenler varsa da artık öğrendiniz.
Öyleyse, hazırlanalım.
Katılır mısınız? 😊
En stratejik ufuklarda buluşmak dileğimle.
Türk Donanması ile kalın. 😊
Bir sonraki zafer yazımızda görüşmek üzere,
KAYNAKÇA:
https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/alman-firkateyni-gemimizi-neden-basti-5-soruda-cevabi-6149083/
https://www.amerikaninsesi.com/a/yunanistan-fransadan-18-savas-ucagi-aliyoruz/5581151.html
https://www.16haber.com/genel/turk-savas-gemisinden-sert-uyari-h5708.html
Bir yanıt bırakın