GEMİLERİ ‘HAVADAN’ YÜRÜTMEK!

“ Adımlarken Galata Kulesi’nin daracık basamaklarını,

uçup uçmayacağını bilmiyordu Hezarfen.

Bir tek şeyden emindi yalnızca,

inmeyecekti yürüyerek çıktığı o merdivenden…”

İşte böyle bir paradigma ile selamlıyorum sizleri. 🙂

Nitekim ilk okuduğumda beni gülümseten bu dörtlük çok eski zamanlardan günümüze adeta bir işaret fişeği gibi gelmişti bana. Öyle ki ilk fırsatta bir yazı yazmak istedim bu sözden hareketle.

Sonra araya işlerin yoğunluğu, stajlar, sınavlar derken pek çok şey giriverdi. Kafam yoğunluktan adeta donmuştu ki dün yeni bir sözle daha karşılaştım.

“ Tarih, muazzam bir erken uyarı sistemidir.” Diye…:)

Norman Cousins

Madem erken uyarı alıyoruz. Ben de bu uyarıyı “Palyatif Blog” okurlarına ileteyim istedim.

Peki, neydi bu uyarı? Buyurun beraber görelim.

Kadim tarihimiz anılar, savaşlar, kahramanlıklar derken pek çok içerik barındırıyor bizlere. Adriyatik’ten Çin Seddi’ne, Kızıl Denizden Sibirya’ya geniş bir Coğrafya’da pek çok tecrübe ve anı biriktirmişiz. Anıları geçtim nice liderler çıkmış içimizden. Çağ açıp çağ kapatanından tutun, savaş tarihinin efsane komutanlarına , tıp tarihinde otorite olmuşlardan tutun dünyanın en meşhur mimarlarına kadar geniş bir yelpazede nice liderler, girişimciler, bilim insanları çıkarmışız.

Yetmemiş imkansız görülen işlere imza atmışız. Binlerce yıldır yüzen gemileri “Karadan” yürütmüşüz.

Tüm bunlar bizim geçmişimiz olmuş.

İşte bu geçmişin bizlere bir uyarısı var. O uyarı da böyle bir tarih deryasına eklenecek sıradaki “Su Damlaları” olarak bizlerin geçmişimizden ders çıkarması ve üretilmiş paradigmalardan çağın gereklerine uygun yeni paradigmalar üretmemiz!

Bu uyarı yüzyıllar evvelinden sonraki nesillere aktarılmış ki günümüze hatta şu an siz okurlara kadar gelmiş bulunuyor.

Bu uyarıyı dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum.

Neden mi?

İnsanlık olarak baş döndüren bir hızla ilerliyoruz. İnsan gücünün yerini robotlar, aklımızın yerini yapay zekalar, sözlerimizin yerini kodlamalar alıyor gün geçtikçe. Yetmiyor uzaya, başka gezegenlere hatta ‘Kara Deliklere’ kadar açılıyor insanoğlu.

Tüm bunlar yaşanırken medeniyetimiz, bizler neden muasırlarımızın gerisinde kalalım ki?

Pozitif bilimler ışığında insanlığa katkı sunacak fikri hür, vicdanı hür bireyleri, liderleri, girişimcileri, bilim insanlarını neden bizim toplumumuzdan çıkarmayalım?

Hem tarihimizde başardıklarımız ortada iken neden daha iyilerini başarmayalım?

Böylece uzayıp gidiyor sorularımız.

Demem o ki bir güncelleme gerekiyor bizlere.

Tarihimizi bir öğretmen görüp, geçmişimizden dersler çıkarmalı ve bu çıkarımlar ışığında yeni paradigmalar üretmeli hatta stratejik ufukları gözlememiz gerekiyor.

Geçmişi tekrarlayarak değil, yaşanmışlıklar üzerinden daha iyiye yönelik güncellemeler yaparak her alanda en iyisi olmaya yönelmemiz ve bizden sonrakilere de bunu aktarmamız gerekiyor…

Öyleyse gelin hep beraber düşünelim.

Gemileri “Karadan” yürütmüş Fatih’in karşımızda olduğunu hayal ederek ona, artık “Gemileri ‘Havadan’ yürütebildiğimizi” gösterelim.

Sonra tarihimizin tüm kıymetleri ile beraber oturup seyredelim insanlığı.

Gücümüzün ulaştığı yerlere başkalarının ‘Hayallerinin’ dahi ulaşamadığı yarınları…

Ne dersiniz?

Düşünür müyüz?

Hem ne demişler?

“Pruvamız neta, yarınlarımız sakin olsun.

En stratejik ufuklara tam yol ileri !”

Gemilerle kalın. Yüzeni değil, uçabileni ile…Kıps 🙂

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*