Kaos ve Kozmos.
Birbirinin zıddı iki ifadedir.
Biri karmaşayı biri düzeni ifade eder.
Bugün bu iki kavram üzerinde yeni bir paradigmadan bahsedeceğim sizlere.
Adı “Şok Doktrini”. Her an tanık olduğunuz ama belki de farkında olmadığınız bir durum.
Öyle ki devlet aklı ile icra ediliyor genelde. Özellikle birkaç devletin adeta can simidi bu günlerde.
Kimler mi?
Birazdan…😊
Gelin önce bir Doktrin nedir ona bakalım. Öyleyse buyurun okumaya.
Doktrin, kelime anlamı itibari ile kısaca “öğreti” demek. Daha uzun açıklamak gerekirse de “belirli bir konu ya da inanç sistemine ilişkin ilke ve kurallar bütünüdür.”
Şok doktrini ise daha güncel bir kavram.
Hele ki birazdan göreceğiniz üzere epey güncel bir yaklaşım olmaya başladı.
Gelin, daha da eğilelim konuya beraber. 😊
Sebebi ne olursa olsun her gün kan ve göz yaşının hakim olduğu malum coğrafyalardan biri yani Ortadoğu’da yaşıyoruz coğrafi olarak.
Bugünlerde bize komşu devletlerde savaş ve ayaklanmalar, isyanlar, gösteriler düzenleniyor.
Kimisi ekonomik kimisi siyasi sebeple derken mezheplerden tutun, dış güçlerin maşası olmaya kadara çeşitli sebeplerle sürüyor da sürüyor kaos. Nitekim bugünlerde Suriye’de gün aşırı bombalar patlarken, Irak’ta gösteriler artıyor. Öte yanda İran büyük buhranlara çoktan girmiş bile. Nasırlaşmış Lübnan, Filistin konuları hala sıcacık. Kara yetmiyor ki krizler sular üzerinde mesela Akdeniz’de sürüyor.
Binlerce kilometre mesafelerden donanmalar Akdeniz’e yöneltiliyor. Açık-Kapalı diplomasi trafiği kilit durumda.
Bir başka coğrafya Hong Kong Çin’e karşı bağımsız kalma savaşlarına dalmış gibi. Bir tarafta 1.4 milyar nüfuslu Çin, Öte yanda yaklaşık 8 milyon nüfusla Hong Kong…😊
Rusya almış başını. Güvenlik de güvenlik diye diye yeni silahlar geliştirirken, Avrupa’da yeni ‘Napolyongiller’ türeme çabasında.
Hal böyle demek isterdim lakin bununla da sınırlı değil.
Siber, Uzay, Yapay Zeka, Asimilasyon, Enerji Sahaları artık herkesi meşgul etmeye başladı.
Gücü gücü yetene düzeninden, gücüm yettiğince düzenine bir evrilme seziyorum 🙂
Bakınız bu yeni bir paradigmadır.
Bunun da küçük bir detayı: Şok Doktrini’dir.
Bu özellikle birkaç devletin yeni silahı olmaya başladı.
Bu devletler gözlemlediğim kadarıyla Ekonomik yönden Amerika, Silah yönünden Rusya ve Kuzey Kore, Etnik ve Devrimci anlayışla İran, Yükselen bir güç olarak Çin, Kültürel birikim olarak Türkiye ve Teolojik yaklaşımla İsrail gibi ülkelerce kullanılıyor.
Her devlet kendi ‘meşru’ kaygıları adına bir refleks olarak kullanıyor doktrini.
Öyle ki bir kozmos çok aniden kaosa dönüşebiliyorken, bir kaos aniden bastırılabiliyor.
Bazen oyun bozma bazen de oyun kurma amacıyla kullanılıyor bu doktrin.
Nitekim, daha evden çıkmadan çarşının hesabını uzaktan veya yakından müdahaleler ile alt üst edebiliyorsunuz. 😊
Bu bazen, çok ani bir hava saldırısı ile ( İsrail ), bazen Twitter üzerinden imalarla ( Amerika ), bazen siyasi yeni anlaşmalar ile ( Türkiye ), bazen de siber saldırılarla ( Rusya ) özelinde gözlemlenebiliyor.
Doğrudur veya yanlıştır takdir sizin.
Ancak kendi devletimiz özelinde, giderek oyun bozan veya oyun kuran bir güce dönüşüyoruz. ( Bknz. Askeri Operasyonlarımız, 3-4 gün önce yapılan Türkiye-Libya Akdeniz Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması gibi gibi… )
Diğer devletler ise legal veya illegal olarak bu doktrini sürdürüyor hali hazırda.
Nitekim öyle bir zamanda öyle bir hamle ile dünya gündemi çok ani sarsılabiliyor. Çok az bir enerji ile muazzam sonuçlar alınabiliyor. Sosyal medyadan atılan bir twit ile milyonlar sokağa dökülebiliyor ve ortalık savaş alanına dönüveriyor hızla mesela.
Hal böyle iken her kriz her toplumu sosyal yönden olumsuz etkileyebiliyor. Bu da giderek bireyselleşene kadar daha da alt katmanlara kadar ve nihayet her insanı bir birey olarak etkisi altına alabiliyor.
Sonrasında gelişen psikopat ruhlar, cinayetler, intiharlar ve daha nice olumsuzluklar baş gösteriyor.
Tüm bunlar Şok Doktrini karşısında Toplumsal Rehabilitasyon gerekliliği sonucunu çıkarıyor. Ancak bu sanıldığı kadar kolay değil.
Nitekim yıkmak kolay ve dakikalar alır iken yapmak zor ve yıllar sürebiliyor.
Öyleyse durup düşünmek gerekmez mi?
Olayları sorgulamak?
Şok Doktrinlerinden korunmak?
Ya da Toplumsa Rehabilitasyon yapmak?
….
Sorular uzuyor da uzuyor.
Demek istediğim her an değişen bir dünyada gelişmelerden haberdar olmak, olaylara bütüncül ve çok boyutlu bakabilmek ve bireyden başlayıp toplum ve devletimize kadar sağlık, huzur ve güven içinde yaşamanın gereklerini iyi tespit etmek ve bu hususta herkesin üzerine düşeni en iyi şekilde yapması gerekiyor.
İlk olarak farkındalık demek istedim ve bu yazıyı yazdım.
Şimdilik bu kadar! 😊
Bir yanıt bırakın