ORTADOĞU’LU ZEUS

Zeus…

Yunan mitolojisindeki en güçlü, en büyük ve en önemli tanrı.

Öyle ki gökyüzünün, şimşek ve gök gürültüsünün tanrısı olarak da biliniyor.

Titan Kronus ve eşi Rheia’nın oğlu.

“Tanrıların ve İnsanların Babası” sıfatının sahibi.

Kısacası mitolojide birçok sürükleyici hikayenin baş kahramanı “Kral” bir tanrı…

Mitoloji bilenler için “görüyorsunuz, anlatmaya gerek yok.” deyip geçerken, mitoloji bilmeyenler onu yazının sonunda tanıyacak diyorum.

Evet, bugün sizlere Ortadoğu’lu Zeus’tan bahsedeceğim.

Peki, kimdir bu Ortadoğu’lu Zeus?

Buyurun, beraber görelim.

İlk olarak Ortadoğu’dan bahsedelim.

Ortadoğu birçok ülkeyi ve milleti barındıran bir coğrafyanın ismidir. Burada nice medeniyetler kurulmuş, nice devletler yıkılmıştır…

Önce dinlere sonra milletlere ayrılmıştır. Sonra devletler gelir sıra sıra. Bir insana inene kadar bölünür de bölünür.

Nitekim insan olmanın sonlarda sayıldığı coğrafyanın adıdır Ortadoğu.

Tarih boyunca hep terlemiştir bu coğrafya. Bazen sıcaktan bazense savaştan.

İnsanlık yararına terleyenler azınlıktır burada…

Gökyüzü pek mavi kalmaz mesela. Sadece bulutları göremezsiniz hiçbir yerde.

Eskilerin attığı okların, ateş toplarının yerini yenilerin yaptığı uçaklar ve bombalar almıştır burada.

Nitekim Ortadoğu boşluğun kabul edilmediği yerdir dünyada…

Öyle ki geleneklerine bağlı insanlara yaşar bu coğrafyada. Dedesinin üretmediği bilimi torunu üretmez mesela. Kimsenin düşünme gibi bir derdi olmaz hiçbir zaman. Sorgulamak ayıptır ya da günah.

Kısacası dogmatizmin ekildiği coğrafyadır Ortadoğu…

Samimidir insanı, misafirperverdir. Elinde olmayanı koyar (!) komşusunun sofrasına.

Nitekim kardeşlik olgusunun menfaatle takas edildiği yerdir burası…

Kimisine göre kader, kimisine göre ise ödevdir Ortadoğu. Kader diyenler soyut, ödev diyenler somut şeyler bekler birilerinden. Nitekim hiçbir başarı ödülsüz kalmaz burada.

İhanetin, ödüllendirildiği yerdir burası…

Gariptir Ortadoğu. Bölünmekten zevk alır mesela. Kadın-Erkek, Şii-Sünni, Arap-Acem…uzar da uzar bu ayrılıklar.

Gönüllerin kurduğu köprülerin bombalarla yıkıldığı yerdir burası…

Suyu mavi akmaz mesela. Kan karışmıştır her damlasına. Paylaşamamanın adıdır Ortadoğu. Bir karış toprak için cinayetler işlenir burada.

Nitekim toprağın candan kıymetli olduğu yerdir burası…

Krallar vardır bu coğrafyada. Her Ortadoğulu adaydır bu koltuğa. Pozitif bilimler, liyakat konuşulmaz burada. İnsanlık yararına buluşlar yapılmaz. Araştırmak, Okumak abes görülür.

Oysa zekidir insanı. Her şeyi bilir(!)  mesela…

Bir de tanrılar vardır.

Krallık yarışını geçenler tanrılık sınavına girerler burada. Bu sınav da dünyadaki tüm tanrıların tanrısı “Büyük Zeus” tarafından yapılır. Evrenin yükünü taşımanın gücüyle atamasını yapar coğrafyaya.

İşte bu coğrafyanın küçük Zeus’unu da Ortadoğu’dan seçer.

Böylece “Ortadoğulu Zeus” oluşmuş olur.

Zamana göre değişir Zeus’lar.

Bazen para, bazen güç, bazen teknoloji…

Teşbihte hata olmaz ama malesef her zaman Zeus’lar vardır dünyada.

Hem ne demişler “Zeus değişir sen tanrıyı hatırla.”  

Tabi tüm bu yazdıklarımdan bu coğrafyadan bir şekilde kopabilmiş insanlar, milletler ve devletler müstesna.

Sahi, aramızda Zeus’u gören var mı ?

Tanrı aşkına nedir bu Ortadoğu’nun hali…?

5 yorum

  1. “Her şeye üzülen ama hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar…” Amin Maalof’un ortadoğulular için tanımı.
    Zor coğrafya. Geçende birisi sormuştu coğrafya kader midir diye. Ben de hem kaderdir hem de değildir demiştim. Zeus bu her yere uyar, Zeus mu kaldı tecavüz edilmedik, bu toprakların matemine kulak tıkamak pek hayra alamet değil. Yazı belki de bu anlamda bir sorumluluk yüklenmiş. Bence iyi etmiş


  2. Eyvâh, ıssız diyâr-ı dilber…
    Her hatvesi bir mezâr-ı muğber!
    Uçmuş da bakındığım terâne,
    Kalmış sessiz bir âşiyâne.
    Yer yer medfun durur emeller…
    Gûyâ ki kıyâm-ı haşri bekler!
    Yâ Rab! Niye böyle bir yığın hâk
    Olmuş yatıyor o buk’a-i pâk?
    Yâ Rab, ne için o lem’a nâbûd?
    Yâ Rab, ne için bu sâye memdûd?
    Yâ Rab, ne demek harîm-i cânan
    Üstünde bu perde perde hicran?
    … ”
    Eline emeğine sağlık güzel ve malesef çok doğru bir yazı… Devamı da gelir inş.

  3. Öncelikle kalemine sağlık sorunların tespiti yerinde olmuş fakat bunları çözmek için ne yapmalıyız?Asıl odaklanmamız gereken bu olmalı.Bunun hakkında yazını bekliyorum.

  4. ibni haldun derki cografya kaderdir.iyi ama kader diyip birakmalımıyız hayır. Akıl ve bilmin yoğunlastiği yerde bulusup Allahın izni ile bu kaferi degiştireceğiz.
    Eline yüreğine sağlık abi…

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*